banner2

ENFLASYON VE FAİZ’DE İBRE

Bayram öncesi yapılan Merkez Bankası Para Kurulu toplantısında politika faizi, 50 baz puan indirilerek %8.75’ten %8.25’e düşürülmüştü.

Bu kararla üst üste dokuzuncu kez faiz indirimi yapılmış oldu. Hatırlanacağı üzere, politika faizi 2018 yılında yüzde 24’e kadar çıkmıştı.

Merkez Bankası’nın belirlediği politika faizi, bankaların borç verme faizleri için referans oluşturuyor, faizlerin düşmesinin kredi talebine destek olması amaçlanıyor.

2018 yılında kur şoku ve buna bağlı olarak enflasyonda yaşanan artış, politika faizinin artmasına yol açmıştı. Pandemiyle birlikte TL’nin yaşadığı yüzde 10 civarındaki değer kaybı ve bunun yarattığı enflasyonist baskıya rağmen faiz indirimine gidildi.

PPK açıklamasındaki saptamalar da dikkate alındığında Merkez Bankası için enflasyon hedeflemesinin göz ardı edildiğini, önceliğin krizin etkilerini hafifletmek üzere sermaye gruplarını fonlamaya verildiğini söylemek mümkün.

Elbette pandeminin etkisiyle oluşan hava, talepteki düşüş ve global gelişmeler enflasyonu aşağı yönlü ivmelerken enflasyon hedefinden sapılmamasını da sağlamakta. . Nisan ayı enflasyonu açıklandığında, harcamalarının büyük bölümünü oluşturan gıda ve temizlik malzemeleri fiyatlarındaki belirgin yüksek artışa rağmen tüketici fiyatları endeksi neredeyse hiç artmadı

Yine,

Faiz indirimi kararı sonrası yapılan açıklamada 2020’nin kalanına ilişkin beklentilere yönelik yapılan açıklama ve yorumlara baktığımızda. cari dengeden tutun, enflasyon beklentisine kadar iyimserliğin hakim olduğu görülüyor.

Merkez Bankasında iyimserlik hakim

İhracat ve turizm gelirlerindeki düşüşün olumsuz etkilerinin emtia fiyatlarındaki ve ithalattaki düşüşle telafi edileceği,cari işlemler dengesinin yılın kalanında ılımlı bir seyir izleyeceği düşünülüyor.

Türkiye’nin 2020 yılında Merkez Bankası öngörülerine de yansıdığı gibi cari açık vermeyeceği öngörüsü IMF, AB Komisyonu gibi kuruluşlar tarafından da paylaşılıyor.

Ancak; cari açık olmaması dış finansman ihtiyacı gerçeğini değiştirmiyor. 2020 yılında ödenmesi gereken dış borç tutarı, üstelik bir bölümü geliri büyük ölçüde azalmış şirketler tarafından ödenmesi gerçeğiyle hala karşı karşıyayız.

Yine MB faiz kararı sonrası yapılan açıklamaları takip ettiğimizde, TL’nin değer kaybına rağmen emtia fiyatlarındaki (petrol ve metal başta olmak üzere) düşüşün enflasyon artışını sınırlandırdığı ifade ediliyor.

Gıda fiyatlarındaki dönemsel artışın geçici olduğu, yılın ikinci yarısında zayıf talebe bağlı dezenflasyonist etkilerin daha belirgin hale geleceğine dikkat çekiliyor.

Emtia fiyatlarındaki düşük düzey gelişmiş kapitalist ekonomiler başta olmak üzere uluslararası talebin zayıflığından kaynaklanıyor.

Çok ta ihtimal vermesekte, yılın ikinci yarısında talepte beklentilerin üzerinde bir toparlanma, emtia fiyatlarının da hızla artmasına neden olabilir.

Bu durum Merkez Bankası beklentisinin tersine ikinci yarıda güçlü bir enflasyon artışı anlamına gelebilir.

Uluslararası düzeyde talebin zayıf seyretmesi ise ihracat fiyatlarını baskılayacaktır.

Düşük kapasite kullanım oranları ve kur hareketlerine bağlı olarak artan maliyetler, azalan ihracat gelirleriyle düşen karlar, yurtiçi fiyatlarda fiyat artışıyla telafi edilmeye çalışılabilir mi, ve haliyle enflasyonu tetikleyebilir mi, bunu da bekleyip göreceğiz.

Negatif reel faiz dip noktayı mı gösteriyor?

Merkez Bankasının son faiz indirimi sonrası reel faizin yüzde -1 ile negatife indiği, diğer gelişmekte olan ülkelerin pozitif reel faiz verdiği ve bu nedenle faiz indiriminin sonuna gelindiğini düşünüyoruz.

Buna rağmen Haziran ayındaki PPK toplantısında merkezden 25 baz puanlık bir faiz indiriminin gelmesini de bekliyorum.

Özet olarak Türkiye’nin dış borç yükünün bir şekilde çevrilmesinde başarı sağlanması,

İç ve dış talepte beklenenden hızlı toparlanma ile ifade edilebilecek iyimser senaryo,

Emtia fiyatlarında, borçlanma maliyetlerinde ve talepteki olası artışa bağlı olarak enflasyonda artış söz konusu olabilir.

Kısacası,

Enflasyonun yönünün aşağı olduğunu, ama yılın ikinci yarısında ibrenin yukarı dönebileceğini, bunun da faiz indirimlerinin sonuna gelindiği ve hatta tekrar faiz artışlarının konuşulacağı bir piyasa oluşacağını öngörebiliriz.

Kim bilir, belki de enflasyonda da faizde de en düşük seviyelere inilmiştir.

Yatırımlarınızı yaparken doğru kararlar verebilmeniz dileğiyle,

YORUM EKLE
YORUMLAR
Mahmut ASLANGİL
Mahmut ASLANGİL - 4 yıl Önce

Bence her gelir gurubunun enflasyonu farklı farklı hesap edilmeli. Bunu modelleyebilirsek o zaman enflasyon e ilgili konuşulmalı.