insanoğlu, modern çağın en önemli krizlerinden birini yaşıyor: COVID-19. Yakın dönemde, tüm dünyada ekonominin hemen her kesiminin bu denli etkilendiği, bazı sektörlerde tesislerin tamamen durduğu ve faaliyetlerin sona erdiği başka bir örnek bulunmuyor. Bu açıdan bakıldığında, COVID-19 krizinin 2001 ve 2008’de yaşanan ekonomik krizlerden farklı yönleri bulunuyor.
Salgın krizinin, sonraki dönemlerde de insan hayatında derin izler bırakacağı öngörülüyor. Bu süreçte ekonomik açıdan da ayakta kalabilmenin çok önemli olduğunu belirten Dinamo Danışmanlık Kurucu Ortağı Fatih Kuran, kriz sürecinde yapılmaması gereken finansal hataları 6 uyarıda sıraladı:
1. ”Koronavirüs krizi artık dibe vurdu” diye düşünmeyin!
Bu krizden çıkış süresi ile ilgili V, U ve L gibi senaryolar söz konusu. Ne kadar sürede ekonomik krizi atlatabileceğimiz koronavirüse karşı alınacak tedbirler, geliştirilebilecek tedavi yöntemlerinin başarısı ve sonuç alınana kadar geçecek zaman ile doğrudan ilişkili. Hazırlıklar en kötü senaryoda bile ayakta kalabilecek şekilde yapılmalı.
2. Kriz sonrası işler eskisi gibi aynen devam etmez
Bu krizin diğer krizlerden farklı olarak çok daha uzun vadeli etkileri olacak. Yeni dönemde ülkeler özellikle gıda, sağlık gibi kamu sağlığı ve güvenliğini ilgilendiren konularda kendi kendilerine yeterli olmaya çok daha fazla odaklanacak. Şirketlerin tüm planlarını değişen koşullara uygun olarak gözden geçirmesi gerekiyor.
3. ”Stok yapmak için fırsat zamanı” yanlışına düşmeyin
Bu dönemde özellikle bazı sektörlerde talep daralması, nakit sıkışıklıkları gibi nedenler ile peşin mal alımlarında olağandışı iskontolar söz konusu. Öte yandan bazı tesisler üretimi durdurmayı tercih etmeyip bu nedenle de stok yapmak durumunda kalabilir. Oysa, stoklayacağınız malları kriz döneminin belirsizliklerine karşın satabileceğinize emin değilseniz paranızı hammadde veya ürün stoğuna bağlamanızı önermiyoruz.
4. ”Alacak vadesini uzatarak satış artırma” stratejisi uygulamayın
Düşen satışları artırmak ve piyasadan daha fazla pay kapmak amacı ile satışların vadesini artırarak ürünlerinizi daha cazip kılmaya çalışmak bu dönemde sıkıntı yaratabilir. Alacak vadesini artırmak tahsilat sürenizin uzaması anlamına gelir ki, bu durum nakit akışınızı zayıfl atacaktır. Kriz döneminde batık riskiniz de artabilir. Krize önemli bir nakit birikimi ile giren şirketler hariç alacak vadesini uzatmak genel olarak tercih edilmemeli.
5.”Kısa vadeli çözümler” şirketleri iflasa kadar götürür
Şirketlerin günü kurtarma amaçlı kısa vadeli krediler ile dönmeye çalışması genelde iyi sonuç vermez. Bu tip kısa vadeli bakış zaman içinde kısa vadeli kredilerin yine alınacak başka kısa vadeli krediler ile finanse edilmesi şeklinde bir sarmala yol açar. İlerleyen dönemlerde plansız alınan kısa vadeli kredilerin taksitleri çok artar ve ilave kredi imkanları da daralır. Böyle bir durum şirketleri iflasa kadar götürebilir. Özellikle kriz dönemlerinde kredi musluklarının da kısılması bu tip kısa vadeli borçların çevrilmesini iyice zorlaştırır. Yapılması gereken şirketin ihtiyacı olan fon kaynağını tespit etmek ve nakit akışına uygun bir borçlanma yapısı tesis ederek sorunu kökünden çözmektir. Bu yapılamıyor ise şirketler varlık satışı da dahil olmak üzere likiditeyi arttıracak tedbirleri almayı gecikmeden düşünmeli.
6. Nakit akışına önem vermezseniz gemiyi limana yanaştıramazsınız
Aslında belki de ilk sırada olması gereken nakit akışı konusu yukarıda bahsi geçen diğer hususlar ile de direkt bağlantılı olduğu için son maddede yer aldı. Nakit akışı yönetimi Türkiye’de çok ihmal edilen bir konu. Kriz dönemlerinde şirketlerin sürdürebilirliğinin güvencesi olması nedeni ile nakdin ve yönetiminin önemi daha da artar. Krizden kaynaklı bir takım fırsatlardan faydalanmayı düşünüyor olsak da bu tip dönemlerde asıl amacımız gemimizi sağ salim limana yanaştırmak olmalı. Unutulmaması gereken en önemli hususlardan biri de şirket nakit akışının, iş modelimizin ve aldığımız tüm yönetsel kararların olumlu veya olumsuz bir yansıması niteliğinde olduğudur. Kur ve enflasyon riski kriz döneminde mutlaka daha da önem vermemiz gereken risk analizi ve yönetimi çalışmalarının önemli bir parçası. Nakit akış projeksiyonu yaparken enflasyon ve devalüasyon beklentilerini hesaplamalarımızda dikkate almamız gerekir. Ayrıca, dinamik yapıda hazırlanması gereken nakit akış projeksiyonları ile şirketlerin geleceği ile ilgili özellikle satış hacmi, birim satış fiyatları ile maliyet kalemlerinin değişimi de farklı senaryolar üzerinden incelenmeli ve en kötü senaryolara bile hazırlıklı olmaya yönelik tedbirler alınmaya çalışılmalıdır.