Aram Ekin Duran'ın Deutsche Welle'deki haberine göre,
Türkiye’de giderek artan bütçe açığı nedeniyle hükümet, pek çok alanda vergileri yükseltiyor. Ramazan Bayramı öncesinde binlerce ürünün ithalatına ek vergi getiren ekonomi yönetimi, bayramın ilk gününde ise vatandaşların döviz ve altın alımlarında alınan vergiyi 5 kat artırdı.
Ekonomistlere göre hükümet, koronavirüs salgını nedeni ile oluşan kaynak açığını vatandaşlara yönelik yeni vergiler ile kapatmaya çalışıyor. Ancak atılan adımlar, uluslararası yatırımcılarda ‘sermaye kontrolü’ endişelerini artırıyor.
Döviz ve altında 5 kat vergi artışı
Ramazan Bayramı’nın ilk günü olan 24 Mayıs Cumartesi günü Resmi Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanlığı kararı ile, döviz ve altın işlemlerinden alınan Banka Sigorta ve Muamele Vergisi (BSMV) oranı binde 2’den yüzde 1’e yükseltildi. Bundan sonra vatandaşlar tarafından satın alınan her 100 doların 1 doları, her 100 gram altının da 1 gramı devletin kasasına aktarılacak. Döviz ve altına yönelik söz konusu vergiler ile yaklaşık olarak yıllık 12 milyar TL’lik vergi geliri elde edilecek.
Mayıs 2019’da uzun bir aranın ardından yeniden binde 1 olarak yürürlüğe giren BSMV, Aralık 2019’dan itibaren binde 2 olarak uygulanmaya başlanmıştı. Bir diğer vergi artışı da son dönemde vatandaşların TL mevduat yerine tercih ettiği finansman bonolarına geldi. Finansman bonolarında bireysel yatırımcılar için stopaj oranı yüzde 10’dan yüzde 15’e yükseltildi.
“Vergilere rağmen dövize talep artıyor”
Nedim Türkmen’e göre, hükümetin art arda yürürlüğe koyduğu vergilerin asıl amacı Türkiye’de dövize olan talebi sınırlamak.
Binlerce ithal ürüne ek vergiler getirildiğini ancak Türkiye ekonomisinin üretim yapmak için ara malı ithalat etmek zorunda olduğunu dile getiren Türkmen, döviz ve altına getirilen vergilerin ise halkın tasarruf alışkanlıklarını değiştirmeyi amaçladığını ifade ediyor. Ağustos 2918’deki Rahip Brunson krizi sırasında Türkiye’deki mevduat hesaplarının yüzde 45’inin dövizden oluştuğunu belirten Türkmen, “O zamandan beri döviz hesaplarına uygulanan stopaj 3 kat artırıldı. Buna rağmen şu anda Türk bankalarındaki mevduat içerisinde dövizin payı yüzde 57’ye çıktı. Şu anda bankalardaki döviz hesaplarının toplamı 200 milyar dolara ulaşıyor” diye konuşuyor.
“İnsanlar parasını evde tutmaya başlıyor”
Hükümetin ‘vatandaş döviz ve altına yönelmesin’ diye uygulamaya soktuğu vergilerin bir süre sonra karaborsalar kurulmasına neden olabileceği uyarısında bulunan Türkmen, “Bugüne kadar döviz talebine yönelik kısıtlamalar, vatandaşın dövize yönelmesini engelleyemedi. Bu son uygulamaların da başarılı olacağını düşünmüyorum” diyor.
Türkiye’de vatandaşların döviz ve altına yönelmesindeki temel nedeninin ekonomiye olan güvensizlik olduğunu vurgulayan Türkmen, şu değerlendirmede bulunuyor: “Siz ekonomiye güveni sağlarsanız, hiç böyle önlemler almaya gerek olmaz. Vatandaşta korku artıyor. Son 2 haftada insanlar bankalardan mevduatlarını çekip evlerine koymaya başladılar, rakamlardan bunu görüyoruz.”
“Yabancı sermaye Türkiye’den hızla çıkıyor”
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, 7 Mayıs’ta uluslararası yatırımcılarla gerçekleştirdiği telekonferansta, uluslararası sermayenin temsilcilerine Türkiye’nin ‘serbest piyasa’ ilkesinden asla vazgeçmeyeceğini vurgulamış ve “Kesinlikle serbest piyasadan vazgeçmeyiz, sermaye kontrolü yok, olmayacak” açıklaması yapmıştı. Ancak, son düzenlemeler, yatırımcıların ‘sermaye kontrolü’ kaygılarını da yeniden artırabilir.
Ekonomist Dr. Cüneyt Akman, yurtdışında yerleşik yatırımcıların son 20 haftadır Türkiye’deki portföy yatırımlarını çektiğine dikkat çekiyor. 2012 yılında Devlet İç Borçlanma Senedi (DİBS) içinde 60 milyar dolarlık yabancı payının bugün gelinen noktada 7 milyar dolar civarına kadar düştüğüne işaret eden Akman, “Son açıklanan verilere göre, Türkiye’de bir haftada döviz rezervi 16 milyar dolar birden azaldı. Bu tarihi bir düşüş oldu” diyor.
Son vergi düzenlemeleri için şu anda ‘sermaye kontrolü’ tanımı yapmanın doğru olmadığını ama bu yönde bir gidişin olduğunu ifade eden Akman, “Eğer döviz rezervlerindeki erime ve kaynak açığı durdurulamazsa, bunun sonu sermaye kontrolüne gider” diye konuşuyor.
“Erdoğan sermaye çıkışını suç gibi gösteriyor”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 21 Nisan’da Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) genel kurulunda yaptığı “Yurtdışına para çıkarmaya çalışanları affetmeyiz” şeklindeki açıklamayı hatırlatan Akman, “Asıl sermaye kontrolü döviz vergisini yüzde 1’e çıkarmak değil. Asıl sermaye çıkışını bir suçmuş gibi göstermek, yasal dayanağı olmayan bir sermaye kontrolüdür” değerlendirmesinde bulunuyor. Akman, Türkiye’den bu dönemde para çıkışını engellemenin yanlış olmadığını, ancak bunun için seçilen yöntemlerin çıkışları hızlandırabileceğini dile getiriyor.
Bütçe açığı hızla büyüyor
Türkiye’de bütçe açığının giderek büyümesi, koronavirüs salgınının ekonomiyi felç etmesi ile birlikte daha da büyük bir tehlike haline gelmiş durumda. Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerine göre, 2019 yılının tamamında verilen bütçe açığı 123,7 milyar TL oldu. Bütçe açığının önünü almak için harekete geçen hükümet, 2019 sonunda “dijital hizmet vergisi”, “konaklama vergisi” ve “değerli konut vergisi” adlarıyla üç yeni vergi yürürlüğe koydu. Ancak bütçe açığındaki genişleme 2020’nin başından beri hızlı artışını sürdürüyor. Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerine göre, 2020 Ocak-Nisan döneminde bütçedeki nakit dengesi 72 milyar 646 milyon TL’lik açık verdi.
Son dönemde Türkiye’nin hem cari açık hem de bütçe açığı vererek ‘ikiz açık’ sorunu yaşamaya başladığına dikkat çeken Ekonomist Akman, “Bu yıl cari açığı dengelemek için turizm gelirlerinin de olmayacağını düşünürsek, ekonomide en riskli ülkelerden biri haline geliyoruz” diyor.
Aram Ekin Duran
©️Deutsche Welle
Güncelleme Tarihi: 28 Mayıs 2020, 13:22